14 Kasım 2011 Pazartesi

Evrene bir hoşgörü ışığı - 1

Dergi Bursa'da Hemzemin isimli köşemde yazdığım yazıları da sırasıyla sizinle paylaşmaya karar verdim. Fakat yazılar hayli uzun olduğu için bir kaç bölüme ayırarak ekleyeceğim. İlk yazımdan başlayalım. İsminin neden 'Hemzemin' olmasına karar vermem ve bu kelimenin bana düşündürdüğü güzel hisler...İyi okumalar...
Yüzlerce yıllık tarihiyle Bursa, tam bir hoşgörü kentidir. Üzerinden gelip geçen tüm halkları kucaklamış, Türkiye’de önemli bir medeniyet beşiği olmuştur. Bu şehir; hem entelektüel hem bağnaz, hem göçmen hem manav, hem huzur seven hem coşan, hem yoksul hem varsıl her türden insanı mutlu edebilen güçtedir. İşte bu yüzden hemzemin bir şehirdir Bursa. Farklı yönlerden gelen kültürlerin paydasına doğasını, güzelliklerini, maneviyatını koyan, onca çeşitlilik içinde öylece sakin duran, herkese kucak açan ulu bir dağ şehri... Köşemin ismi biraz da bu yüzden“Hemzemin”. Dergi Bursa’daki ilk yazımda Bursa’yla da özdeşleştirdiğim bu nadir duyduğumuz ama kulağa hoş gelen, naif, insancıl kelimeyle ilgili aslında bildiğiniz bir kaç şey söylemek istiyorum. Tahmin edeceğiniz gibi dilimize Farsçadan gelmiş pek çok sözcükten biri hemzemin. Özgün yazılışı; he'mzemin. Anlamı TDK’ ya göre “aynı düzeyde olan”. Trafikte karşımıza çıkan şekli "hemzemin geçit" ise "kara yoluyla aynı düzeyde olan tren yolu geçidi" anlamında kullanılıyor. O halde öz Türkçede aynı tabanı paylaşan yani “tabandaş” da diyebiliriz. İngilizcede hemzemin; “grade”, “level” gibi seviye/düzey anlamında karşımıza çıkıyor. Bense şöyle açıklayacağım; iki farklı şeyin aynı seviyede kesişmesi, birbirleriyle aynı paydada kavuşması. Mecazi anlamda “hemzeminde buluşmak” tabirini yaşamımızın her alanına bütünleştirebiliriz diye düşünüyorum. Çünkü insanlığın en güzel erdemi olan hoşgörüyü, anlayışı çağrıştırıyor. Dünyada ve ülkemizde her gün onlarca kötü haber duyuyoruz. Artık birçoğuna şaşıramıyoruz bile, çünkü kanıksadık. Farklı yönlerden, kutuplardan, fikirlerden olan iki ya da daha fazla grubun yaşadığı, yarattığı hatta dayattığı kaosların içerisinde buluyoruz kendimizi. Bunlara kimilerimiz susuyor, bakıp geçiyor, kimilerimiz duyarlı davranıp harekete geçiyor, kimilerimiz ise orta noktada kalmayı tercih ediyor. Aklınıza hemen siyaset geldi değil mi? Yok yok siyaset yapmayacağım. Fakat şimdi gündemimizde seçim var, elbette o seçim kampanyaları, kavgaları, saf seçme, seçtirme kaygıları da konumuza dâhil. Ama daha genel düşünelim istiyorum; tüm evrende farklı istikametleri olan, farklı amaçlar taşıyan, farklı kültür çatıları altında olan zıtlıkları düşünelim. Bunların hiç mi ortak özellikleri, paydaları yok sizce, hiç mi bir kesişme noktası bulunmaz? Sonucunda güzel durumlar yaratacağını biliyorsak, iki ayrı şeyi neden aynı potada eritemeyelim? Hani ilköğretim matematiğinden hatırlarsınız; “paydaları eşitleme” diye bir formülümüz vardı. Paydadaki farklı sayıların “e.k.o.k.” unu (en küçük ortak kat) bulurduk, birbirine denk olduğu zaman işlemimizi daha rahat yapardık. Demem o ki, ortak yönleri olan her şey ile işimiz daha kolay. (Devamı gelecek) Dergi sayfası şeklinde okumak isterseniz, o da burada;
Dergi Bursa- Mart Nisan 2011 sayısında yayınlanmıştır. http://www.dergibursa.com.tr/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder